Elazığ denilince aklıma Harput, Keban Barajı, Ağın leblebisi,orcik ve üzüm bağları gelir… THY‘nin her ayın başında ilan ettiği kampanyalarda Elazığ’ı görür görmez hiç düşünmeden Eylül sonuna biletlerimizi aldık. Gidemeyip bileti yakacak olsak da üzülemeyeceğimiz kadar ucuzdu biletler ama öyle bir niyetimiz yok tabiiki…
Konaklamamızı Elazığ merkezdeki öğretmenevinde gerçekleştirdik, oldukça ekonomik, bahçesi şirin, ancak rezervasyon yaptırırken odaların duşlu olup olmadığını teyit etmenizde fayda var. Elazığ’ın merkezi ilçelere çok uzak değil, şehir merkezindeki minibüs duraklarından belirli saatlerde minibüs ile düşük ücretle ulaşım sağlayabiliyorsunuz.
Harput 4.000 yıllık bir tarihe sahip… Hurriler, Hititler, Urartular,Türk boylarından sonra 1500lü yılların başında Osmanlı’ya katılmış… Harput Kalesi’nde kazı çalışmaları hala devam etmekte. Kaleye ziyaret saatlerinde çıkabiliyorsunuz. Bir rivayete göre kalenin inşaasında harcında su yerine süt kullanılmış, bu nedenle Harput Kalesine Süt Kalesi de denilmekte. Kalenin dibinde kayaların içine bir Suryani kilisesi yapılmış ancak kilise özel gün ve ayinler dışında kapalı, bu nedenle kilisenin içini göremedik.
Harput’un içinde 1400 lü yıllardan kalma koca bir çınar ağacı var, çınar oldukça heybetli ve geniş bir gövdeye sahip, altında soluklanmanızı ve çay içmenizi öneririm.
Harput’un içi çok büyük olmamasına rağmen birbirine çok yakın camiler inşaa edilmiş, Ağa Camii, Alacalı Camii, Ulu Camii, Kurşunlu Camii gezdiğimiz camilerdi. Konakları da meşhur bu diyarın, Şefik Gül adındaki bir işadamı konakların birini restore ederek Harput kültürünü müze şeklinde yaşatmayı amaçlamış, haftanın belirli günlerinde ve belirli saatlerinde açık olan bu kültür evinin bahçesi insana huzur veren bir güzellikte.
Harput’un yaklaşık 4 km dışındaki Buzluk Mağarası’na taksi ile gidebildik, ancak girişinden itibaren karanlık ve güvenlik tedbiri olmayan bu mağaraya inmek neredeyse imkansız, adından da anlaşılacağı üzere soğukhava deposu kadar serin bir mağara, ziyaretçilere uygun hale getirilmemiş ancak yine de insanlar görmeye geliyorlar. Buzluk Mağarasının tarihi, kuruluş tarihi Urartulara kadar uzanan Harput’un tarihinden daha eski imiş. Mağaranın özelliği; jeomorfolojik yapısı nedeniyle gerçekleşen klimatolojik şartlar ve hava sirkülasyonu özelliğinden dolayı yaz ayları içinde doğal olarak sarkıtlar ve dikitler halinde buz oluşturmakta, kış aylarında ise tam tersine sıcak hava oluşturmakta. Mağaraya inemesek de tepeden baraj manzarası izleyip temiz havayı ciğerlerimize çektik. Bu arada yol boyunca gördüğümüz kahverengi tabelaların neredeyse tamamı hayal kırıklığı oldu bize, ne taksi şöförü tabelalardaki yerleri daha önce görmüş ne de takip edip gitmeye çalışsak da biryerlere varamadık…
Harput’ta görebileceğiniz diğer yerler;
* Kalenin hemen girişinde Osmanlı’dan kalma Kale Hamamı, tepesi yıkık olmasına rağmen dış duvarları sağlam.
* Çarşının içinde yine Osmanlı’dan kalma Hoca Hamamı
* Dabakhane Suyu ; kaleye yaklaşık 300-400 mesafede, üç kurnası mevcut olup kurnalar birbirleriyle ilişkili ve kurnalar içerisindeki sular sürekli yenilenmekte. Sıcaklığı 5o C olan su renksiz, kokusuz, berrak, içme suyu kriterine uygun ve PH derecesi 7.9. Dabakhane suyunun, mide, bağırsak, karaciğer, hastalıkları ile ruhi depresyonlara iyi geldiği söylenmekte. Ancak bu yapı da oldukça bakımsız olmakla beraber günümüzde hala kullanılmakta.
* Balakgazi ; teras gibi ve şehre hakim bir manzaraya sahip, parkın içinde Balakgazi anıtı ve camisinin yanı sıra piknik yapılabilen mesire alanı da mevcut. Günbatımı için güzel bir konumda, ayrıca buradaki restorantta Elazığ yöresi mutfağını tatma imkanınız da var.