Lizbon; İstanbul’a benzerliği, sarı tramvayları, fado ezgileri, Alfemo ‘nun dar ve keyifli sokakları ile gezmeye doyulamayacak kadar güzel bir Avrupa şehri.
Lizbon’a Portekiz Hava Yolları ya da Türk Hava Yolları direkt, diğer Avrupa havayolları ise aktarmalı uçmakta. Havalimanı şehir merkezine oldukça yakın, taksi ile çok da pahalı olmayan bir ücretle merkeze yakın otelimize geldik. Eşyalarımızı odamıza bırakıp, biraz dinlenip, resepsiyondan aldığımız haritalarla önce metroyu bulduk, sonra da metronun taksiden daha pahalı olduğunu keşfettik 🙂 Evet Lizbon, yazıldığı gibi Avrupa’nın en ucuz şehri. Bunu daha ilk anda taksi ücreti ile hissetmiştik.
Lizbon’un Köprüleri ve İsa Heykeli
Şehri ikiye bölen Rio Tejo nehrinin kuzey yakası Lizbon’un şehir merkezinin olduğu yaka. İki yakayı birbirine bağlayan köprülerden Vasco de Gama köprüsü 17 km.lik uzunluğu ile Avrupa’nın en uzun köprülerinden , bu köprü şehrin oldukça iç kısımlarında ve turistlerin görüş ve ziyaret alanının dışında. Şehir merkezindeki ve gerek uçakta alçalırken gördüğümüz gerekse iki yakayı birbirine şehrin kalbinden bağlayan köprü ise 25 Nisan Köprüsü. Köprüden araçların yanı sıra tren de geçmekte. San Francisco Golden Gate Köprüsünü yapan mühendisler inşa ettiğinden olsa gerek iki köprü çok benziyor birbirine. Lizbon’un görülmesi gereken ziyaret noktaları arasında yer alan İsa Heykeli de 25 Nisan köprüsünün diğer yakasındaki ayaklarının hemen yanında. İsa heykeli de Rio’daki İsa heykelinden esinlenerek yapılmış, asansör ile tepeye çıkıp tüm şehri Tejo nehrinin Atlas Okyanusuna buluşması da dahil izleyebilirsiniz. Biz tam kapanış saatine denk geldiğimizden yalvar yakar özel izinle çıkabildik ve sadece 15 dakika kalabildik, günbatımı ve mavi saatler için harika bir seyir noktası.
Lizbon’un renkli yüzü: Alfama ve çiniler
Lizbon, Avrupa’nın kenarında kalmış sanki biraz Avrupalı biraz Arap hatta biraz Afrikalı… Emevilerin etkisini binaların dış cephesini kaplayan renkli çinilerde görüyoruz. Alfama eski Lizbon, 1755 yılında büyük bir deprem yaşayan şehirde sadece Alfama bölgesi ayakta kalmış. Çinili evlerin ve dik dar sokakların olduğu, 28 numaralı tramvayın güzergahı olan bu mahalleyi yürüyerek de gezebilirsiniz ancak sadece tramvay geçecek kadar dar sokaklar var ki kendinizi bu sırada duvara yapıştırmanız gerekebilir 🙂
Lizbon tam bir çini cenneti, özellikle eski yerleşim yeri olan Alfama bölgesinde azulejo denilen rengarenk çinilere hayran kalmamak elde değil. Tarihi bölgede gezerken bir de küçük bir çini atölyesini ziyaret ettik, elde yapılan çiniler artık çok değerli ve böyle işletmeler maalesef azalmış. Gezi boyunca belki de yüzlerce çini karesi çekmeme rağmen, her defasında ” artık bu son çekim” desem de yeni bir renk ya da model çini gördüğümde deklanşöre basmaktan kendimi alamadım 🙂
Kale de bu mahallede bulunmakta. Kalenin etrafında ise seyir teraslarına konumlanmış cafeler mevcut. Unesco korumasındaki Lizbon katedrali de görülmesi gereken yerler arasında.
Parke taşlı meydanlar
Şehrin önemli bir kısmı özellikle de meydanlar küçük kare parke taşları ile döşenmiş. Üzerinden yüzyıl geçmesine rağmen hala kullanılıyor olması gezerken bana büyük heyecan verdi. Dikili taş ve fıskiyeli büyük çeşmenin de yer aldığı Rossio Meydanında dalga şeklinde hareketli döşenmiş taşlardan gözümü alamadım. Rossio Meydanından yine parke taşlarla döşenmiş ve iki tarafı kafelerle ve mağazalarla hareketli caddeyi takip ederek sahile Praça do Comercio ( Ticaret Meydanı ) Meydanına vardık. Bu meydan Tejo nehri kenarında, halkın ve turistlerin ilgi gösterdiği alanların başında geliyor.
Sarı tramvay ve asansörler:
Lizbon’un İstanbul’a benzerliği sadece köprüsü ve Boğaziçini andıran Tejo nehri ile sınırlı değil. Şehir tepeler üzerine kurulmuş, ancak İstanbul’da bu tepeleri çok hissetmezken Lizbon’da bariz görüyoruz, dik yokuşlu dar sokaklar ancak asansörler ve tramvaylar ile yaşama bağlanabilirdi. 28 numaralı sarı tramvay ile aralıksız üç tur attık 🙂 Şehrin eski yerleşim bölgesini 28 numara ile gezebiliyorsunuz. Kırmızı tramvay hattı da var ancak bu şehre sarı o kadar yakışmış ki gözümüz başkasını görmedi desem yeridir.
Dik yamaçlı mahallelere pratik ulaşım aracı olarak asansörler kurulmuş, turist akımına uğrayan asansörler şehrin gözetleme terası konumundalar artık. İlk gün kuyruğa girip zaman kaybetmek istemediğimiz için binemediğimiz asansör, ikinci gün mahalle arasında gezerken karşımıza çıkıverdi yeniden . Asansörle aşağıya inmeden önce bir taraftan Rossio Meydanını sonra diğer taraftan şehrin deniz kıyısına bakan yamaçlarını günbatımı eşliğinde izledik… Asansör bir dakikada şehrin merkezine indirdi bizi. Turistler akın edip kuyruk oluşturmasa inanılmaz pratik bir ulaşım aracı aslında.
Belem Kulesi
Portekizli kaşif Vasco de Gama anısına 16. Yüzyıl’ın başlarında Belem bölgesine yapılan kule şehrin sembolü olmuş ve 1983 yılında Jerónimos Manastırı ile birlikte Dünya Miras Listesi‘ne alınmış. Şehir merkezinden yürüyerek ya da araçla 10 dk. da ulaşabilirsiniz.
Sokakta yaşam var…
Lizbon’da sokaklar o kadar yaşam dolu ki insan kapalı bir mekanda oturmayı istemiyor. Avrupa’da bir çok şehir gördüm ama Lizbon gibi her köşesinde hareket olanını görmedim. Sokak müzisyenleri, işportacılar, kestaneciler hepsi şehre hayat katıyor. Lizbon’da yediğim kestanenin tadı damağımda kaldı. Tuzla kavrulan kestanenin kabuğu beyazlıyor, koca koca kestaneler on tanesi 1 euroa satılıyor.
Grafiti bu şehre çok yakışmış, şehrin her yerinden rengarenk grifitiler fışkırıyor.
Baxia bölgesi, şehrin gece hayatının yoğunlaştığı bölge. Fado geceleri, şarapevleri, clupler bu bölgede. Araç trafiğine kapalı bölgeye taksiler girebilmekte. Dışardan oldukça havalı, pahalı görünse de çekinmeyin çünkü yeme içme gerçekten çok ucuz, ayrıca menülerini inceleyebilirsiniz.
Yeme – İçme
Lizbon’un diğer güzel yanı ise porsiyonların nerdeyse duble olması, yemek siparişi verirken bu durumu dikkate almanız gerekir. Deniz mahsullerinin bol ve çeşitli olduğu Lizbon’da kocaman karideslerden denemelisiniz. Şarap evinde yediğimiz müzikli bir akşam yemeğinde iki kişi için 29 Euro hesap ödedik. Lizbon’un ucuz olduğunu söylemiştim 🙂 Lizbon’un Belem turtası diye meşhur bir tatlısı var, yumurta tadı yoğunlukta , bir çok pastanede ve cafede görebilirsiniz.
Hüzünlü kadınların türküsü: Fado
Fado, Anadolu’nun yanık türkülerini andırıyor. Eşlerinin denizden sağ salim dönmesini bekleyen hüzünlü kadınların türküsü… Vatanında dinlemek heyecanlandırıyor beni. Uçakta Lizbon’a gelirken belgesel kanalında fado dinlemek ve keyifli bir akşam yemeği için Mesa de Frades restaurant önerisini kaydetmiştim, otele varır varmaz resepsiyon vasıtası ile rezervasyon yaptırmak istedik ancak en az üç gün önce rezervasyon yapılması gerektiği söylendi, biz yine de Alfama sokaklarında gezerken akşam üzeri bu restaurana uğradık ve başka günümüz olmadığını ileterek kendimizi birinci yedeğe yazdırdık, başladık dua etmeye ve beklemeye, rezervasyon yapanlardan bir masa beş dakika geç kalınca içeri davet edildik 🙂 Restaurant küçücük, duvarları resim galerisi gibi panolarla dolu, masalar beyaz örtü üzeri küçük meze tabakları ile doldurulmuş, nezih mi nezih… Yemekler ise gerçekten çok lezzetli idi. Yemek, şarap ve fado için kişi başı 40 Euro ödedik ancak kesinlikle değdi. Yemek servisi bitip ortalık toparlandıktan sonra kapılar kapatıldı ve fado grubu küçük restauranta teşrif etti, nefes alsak duyucalak, çıt yok, sadece fado var… Kadın şarkıcı 60 lı yaşlarında, çok güzel sesi var… Her dört şarkıda bir mola verilerek restauranta giren çıkanlara izin verildi.
Öneri;
- Lizbon’u sadece içini gezmek ve yaşamak için min. iki tam güne ihtiyacınız var, müze gezmeyi de seviyorsanız 3 gün ayırsanız iyi olur.
- Seyahatinizde vaktiniz varsa otobüs ya da trenle Lizbon’a çok yakın olan Sintra’ya gidin.
- Sokak cafelerinde oturup sokak müzisyenlerini dinleyin, oldukça kaliteli müzik yapıyorlar.
- Elektronik eşya oldukça pahalı, şarj cihazınızı , fotoğraf aktarma kablonuzu sakın evde unutayım demeyim.
- Çini motifli, sarı tramvaylı kitap ayraçları alabileceğiniz en güzel hediyelik eşya.
3 yorum
Okurken sanki yeniden gittim… Harika bir yazı, ellerine sağlık…
Yine gitsek fena da olmaz hani :))
Çok güzel yazmışsınız, ellerinize sağlık. Lizbon Gezi Notları sayfamız için yazınızı özetleyerek kendi sitemizde de paylaştığımız belirtmek isterim. Aşağıdaki linkten ilgili sayfaya ulaşabilirsiniz.
http://gezginlerinnotlari.com/lizbon-gezisi/