Van Gölü’nün doğu kıyısında, Urartu Krallığı’na başkentlik yapmış Tuşpa şehrinin yerinde bugün Van yükseliyor. Yükseliyor diyorum çünkü, 2011 yılında yaşanan yıkıcı deprem sonrasında şehrin her köşesinde yüksek yeni binalar yapılmış, parklar ve yeşil alanlar ile depremin yaraları sarılmış.
Kent merkezi öyle yürüyerek gezilecek kadar küçük değil. Van, 2012 yılında çıkan büyükşehir yasası ile Türkiye’nin büyükşehirleri arasına giren şehirlerimizden.
Van havalimanı, Van Gölü’nün kıyısında. Uçak piste inerken sol taraftan masmavi Van Gölü’nü ve Süphan Dağı’nı sağ taraftan ise başı karlı Erek Dağını izleyerek harika bir iniş gerçekleştirdik. Taksi ile 15 dakikada şehir merkezindeki otelimize gidip eşyalarımızı bıraktık, kısa bir soluklanma sonrasında fotoğraf makinalarımızı kaptık ve büyük bir heyecan ile keşfe başladık.
Mevsim bahar olunca hemen her yerde sokak satıcıları uşgun satıyor, ilk gün bir tane tadımlık alıp, dönüş günü koca bir poşet alıp İstanbul’a dahi getirdim. Ekşi, mayhoş tadındaki uşgunu önce dıştan muz gibi soyup sonra tuzlayıp yiyorsunuz.
Şehir tabelalarındaki dört dil dikkat çekici: Türkçe, Kürtçe, Farsça ve İngilizce. Komşu İran’a gidiş yolu Van’dan geçiyor, İranlılar da çok geliyor gerek alışveriş gerek turistik amaçlı. Şehir yenilenirken yeni oteller de açılmış dört ve beş yıldızlı. Benim kaldığım Dosco Otel de bu yeni otellerden, otel çalışanları oldukça güler yüzlü ve yardımsever idi, Van yerli ve yabancı turistler için hazır bunu hissettim.
Tuşpa ( Van ) Kalesi:
Van şehrinin göl kıyısındaki kayalıklar üzerinde M.Ö. 9. yüzyılda Urartular tarafından yapılan kale oldukça büyük ve geniş bir alana kurulmuş. Kaleden, Urartuların başkenti Tuşpa ve Van Gölü kuşbakışı izlenir. Kaleyi gezerken taş bloklar, oyularak yapılmış Şeytan Merdivenleri de denilen taş merdivenler dikkat çekici. Kalenin içinde mezar odaları, depolar, çivi yazıtları, Osmanlıdan kalma medrese de görebilecekleriniz arasında. Kale Urartulardan sonra Persler ve Osmanlılar tarafından da bölgeyi yönetim merkezi olarak kullanılmış.
Urartular 200 yılı aşkın süre bu bölgede hakimiyet sürmüşler, ilk kez surlarla çevrili yönetim ve yerleşke kentleri kurmuşlar, taşı çok iyi işlemişler, madenleri ve özellikle de demir madenini yaygın kullanmışlar.
Neredeyse 3000 yıllık bir tarihi olan kalenin manzarası ve esintisi harika. Şehir parkı içinden geçilerek ve ücretle girilen kaleye gün batımına doğru çıkmanızı ve ortalama iki saatinizi ayırmanızı tavsiye ederim.
Eski Van Evleri:
Van Kalesinin eteklerindeki şehir parkının içinde yer alan eski Van evleri restore edilmiş ve ziyaretçilere açılmış. Kerpiç ve topraktan yapılmış olan bu evlerin sayısı Van genelinde onbeş. Oysa ki 1915 Rus işgalinden önce bu bölgede 35.000 nüfus yaşıyormuş, 1918 yılında işgale son veren Ruslar yakarak yıkarak şehirden ayrılmışlar.
Akdamar Adası ve Kilisesi:
Van Gölü’ndeki dört adadan biri olan Akdamar Adası Gevaş ilçesinde. İskeleden teknelerle geçilen adadaki Akdamar Kilisesi iç duvarlarındaki resimler ve dış duvarlarındaki figürlerle Van’da görülmesi gereken yerlerin en başında geliyor. Bahar aylarında açan badem ağaçlarının çiçekleri ve karşı kıyısındaki Artos Dağının karlı tepelerinin göle düşen yansımalarıyla ada ziyaretçilerini adeta büyülüyor.
Muradiye Şelalesi:
Tendürek Dağı’ndan beslenen Bend-i Mahi çayı üzerindeki Muradiye Şelalesi, Van’ın Muradiye ilçesi sınırlarında. 50 metre yükseklikten akarak oluşan şelalenin bulunduğu parkta bir de asma köprü var. Kışın donan şelalenin baharda ise etrafı cıvıl cıvıl … Piknik alanlarının ve kafeteryanın da olduğu alanda kamp kurulabilmekte. Yöre tam bir doğa harikası… Van şehir merkezine 80 km mesafede olan şelaleye turlarla ya da özel araçla gidilebildiği gibi Van – Doğubeyazıt otobüsüne binip şelaleye bir kaç yüz metre kala inerek yürüyebilirsiniz ancak dönüş için yine bir otobüsle iletişim kurmanız şart.
Şeytan Köprüsü:
Muradiye Şelalesi’nden Van’a doğru dönerken yolumuzun üzerindeki Şeytan Köprüsü’ne de uğradık. Yoldan yaklaşık 500 metre içerde olan bu köprü, Muradiye Şelalesinden akarak gelen Bend-i Mahi çayının en dar yerinde kurulmuş olmasına rağmen en zor yeri denilebilir. 17 metre yükseklikteki köprünün genişliği 3 metre, uzunluğu ise 15 metre. Köprü 19. yy da yapılmış. Rivayete göre üzerinden geçerken çaya yuvarlanan düğün alayı nedeniyle yöre halkı şeytan köprüsü demiş.
Edremit kıyıları:
Edremit denilince aklımıza hep Ege kıyısındaki sahil kasabası gelir, Van Gölü’nün kıyısındaki Edremit de Egeli adaşına ikizi kadar benziyor. Van şehir merkezden güneydeki Gevaş’a doğru ilerlerken, havalimanına çok yakın olan Edremit kıyılarında restorantlar, çay bahçeleri, parklar ve dinlenme tesisleri tam bir sayfiye havasında. Göle manzaralı müstakil evler oldukça havalı ve nezih. Güneşin batışını, şehri tepeden gören kız kalesine çıkabilir ya da sahilden izleyebilirsiniz.
Öneriler;
- Van’a 60 km uzaklıkta Hakkari yolu üzerindeki Hoşap Kalesi görülmeye değer.
- Gevaş’taki Selçuklu mezarlığı ve Hatun Kümbeti iskeleye çok yakın, ziyaret edebilirsiniz.
- Bahar aylarında Van’a mahsus ters lale.
- Erçek Gölü flamingo ve çok sayıda kuşa ev sahipliği yapıyor.
- Başkale ilçesi Yavuzlar Köyü’ndeki peribacaları ve Dereiçi Köyü’ndeki travertenler.
- Bitlis’in Tatvan ilçesindeki Nemrut krater gölü.
- Van kahvaltısı yapın.
- Van Kalesinde gün batımı izleyin.
- Van 100.Yıl Üniversitesi içindeki Van kedisi çiftliğini ziyaret edin.