Ege’de , geleneklerini bugüne kadar koruyan yörük köylerinden biri Çomakdağ. Milas’a bağlı olan köy, Bafa Gölü ile Milas arasında Beşparmak dağlarının yamacında kurulmuş ve yaklaşık 300 haneli. Köyün geçim kaynağı ipek böceği dokumacılığı. Çomakdağ köyünün adı “Çomakdağ Kızılağaç “diye de anılıyor, geçmişte ayrı iken sonradan birleştirilmiş bu iki köy.
Çomakdağ ‘ın orta yerindeki, yüksek dut ağaçlarının altında kahvehane ve caminin de bulunduğu büyük bir köy meydanına varıyoruz. Ağaçların altındaki sedir ve oturma köşklerine ayakkabılarımızı çıkararak oturuyoruz, tavşan kanı taze çay içerek soluklanıp, köylülerle sohbet ediyoruz. Köyün çeşmesinde elimizi yüzümüzü yıkayıp yürüyüşe başlıyorduk ki el emeklerini satmak isteyen köylü kadınlar etrafımızı sarıveriyor. Kadınlar başlarını beyaz tülbentle yöreye has bağlama şekli ile bağlayıp 25-35 adet altın lirayı alınları boyunca dizmiş ve tülbentlerinin yanına taze çiçek takmışlar. Altın liraları gerçek mi diye soruyoruz gülerek, eskiden gerçekmiş şimdilerde ise imitasyon. Kadınlardan biri genç bir gelin, iki çocuğu da eteğinin dibinden ayrılmıyor. Gelin; geleneksel üçbeş, gömlek ve entari giymiş. Bu geleneksel giyim ve baş örtme şeklinin yaklaşık 500 yıldır devam ettiğini söylüyor kadınlar. Çomakdağ düğünleri ile de meşhur, üç gün süren düğünlerde davul-zurna, kına yakma, atla gelin alma, yemekler, ikramlar ve diğer geleneksel ritüeller hala devam ettiriliyor.
Çomakdağlı kadınlar kendilerinin yaptığı iğne oyaları, yemeniler, başlıklar, kolye ve bilezikler ile kendilerine benzeyen Çomakdağ bez bebeklerden satıyorlar. Biz de faydamız dokunsun diye farklı farklı kadınlardan alışveriş yaptık. Başlarımızı onlar gibi bağlayıp hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. Yürüyüşe devam ederken Çomakdağ evlerinin güzelliğini farkediyoruz.
Köydeki evler kendine has mimari bir üslup taşıyor. Taştan yapılmış evlerin bacaları oldukça estetik. Yöreye özgü kayrak taşından yapılan bacaların tepelerinde yarım ay ya da kartal başı şeklinde figürler mevcut. Antik yapılardan esinlenmiş bu tarz bacalar bu yöreye özgü. Evlerin dış görünüşleri kadar içleri de oldukça renkli ve etkileyici.
Köyü gezerken , ailesini ziyarete gelmiş bir öğretmen tarafından evlerine davet ediliyoruz, ailesinin yaşadığı tipik Çomakdağ evini göstermek istiyorlar bize, seve seve kabul ediyoruz. Evin dış kapısı rengarenk ve bu boyaları babası evlenirken yapmış, yaklaşık kırk yıldır aynı ahşap kapı ve aynı boya. Evin içi tam bir müze gibi, oda kapıları ve duvardaki raflar da aynı dış kapı gibi renkli, duvarda asılı kasetçalar ile eski televizyon 1970lerden kalma ve hala odada başköşede. Yatak odasındaki demir başlıklı karyolada dantel örtüler ve kanaviçe işleri serili.
Köydeki yürüyüşümüzü tamamlayıp, küçük el emeği ürünlerden satın alıp mutlu mesut bir şekilde köyden ayrılıyoruz. Hava kararmış ve biz dönüş yoluna geçmiştik ki daha Milas karayoluna inmeden davul-zurna sesleri duymaya başlıyoruz, ilerledikçe ses yaklaşıyor, içinden geçtiğimiz köyde bir düğün varmış meğer, marketten yiyecek birşeyler alıp karnımızı doyurup düğüne kalmak istiyoruz ancak köyde market yokmuş, kız tarafı bizi düğün evine götürüp misafir etmek istiyor, yemekten sonra davul-zurna ve eğlenceye katılıyoruz, geline ve ailesine hayırlı olsun dileklerimizi iletip aklımız düğünde kala kala köyden ayrılıyoruz.
Öneri:
- Çomakdağ Köyünün yakınında İkiztaş ve Ketendere Köyleri de Çomakdağ gibi aynı gelenekleri devam ettiren komşu köyler. Bu üç köyü görmek isterseniz 4-5 saatinizi ayırmanız gerekir. Köyler, ahşap kapıları ile meşhur.
- Çomakdağ’da yöreye özgü çaykama denilen tepsi böreği meşhur, önceden sipariş verirlerse köylü kadınlar yapabiliyorlar.
- Milas vaktiyle Karyalıların başkenti imiş, Labranda antik şehir ve tapınak kalıntıları Çomakdağ’a yoldukça yakın, görebilirsiniz.
- Bafa Gölü ve Heraklia yine bu bölgeye yakın görülebilecek yerler arasında.
6 yorum
Kırmızı çiçekleri olan kapının önünde bütün doğallığıyla duran kadının ve mavi panjurları olan o taş yapının fotoğrafını çekmek isterdim..
Sevgili Özlem, baharda yine gitmek istiyorum, kesin haberin olur, kısmet bu belki sen de çekersin 🙂
Oya Hanım Jolly Blogdan gördüm sizi, ne kadar güzel bir yazı ne güzel fotoğraflar, hayranlıkla izliyorum. Ellerinize sağlık. Artık bir takipçiniz daha var. Ege’yi zaten severim artık her taşın altını kaldırmak farz oldu. Sarıkamış’tan sevgiler selamlar…
Emel hn çok teşekkür ederim, benim hayalim de Sarıkamış ve Kars 🙂