Van, adını kıyısında kurulmuş olduğu Van Gölü’nden alan, Türkiye’nin en doğusunda İran sınırında yer alan güzel bir kentimiz. Van denilince akla gelen ilk üç şey : Van Gölü canavarı, Van kedisi ve Van kahvaltısı… Ama benim bu kenti ziyaret sebebim tamamen farklı: Akdamar Adası ve kilisesi, Van Gölü, Van Kalesi…
İstanbul’dan yaklaşık iki saat süren bir uçak yolculuğu ile Van’a ulaşmak mümkün, ancak aylar öncesinden almamışsanız ya da kampanya dışı ise uçak biletleri çok ekonomik değil. Ben ucuz uçak biletimi miles & smiles millerimle alarak yine ekonomik bir şekilde seyahat ettim.
Van Gölü ve çevresi:
Uçak Van’a yaklaşırken pencereden gördüğüm manzara muazzamdı, kucağımda hazır tuttuğum fotoğraf makinamla iki üç kare çektiğim yer Nemrut Krater Gölü idi. Van Gölü’nün batı kıyısında Bitlis, doğu kıyısında ise Van şehirleri bulunmakta. Nemrut Krater Gölü Bitlis il sınırları dahilinde ve hilal şeklinde. 3050 mt yüksekliğindeki eski sönmüş bir volkanik dağ olan Nemrut Dağı’nın 2400’lü metrelerindeki krater bölgesinde toplam beş göl oluşmuş. Nemrut Krater gölü Avrupa’nın 2. Türkiye’nn ise en büyük krater gölü. 2002 yılında sit alan ilan edilen gölün çevresinde termal kaplıca ve kayak merkezleri yapılmaya başlamış bile, amaç turizme kazandırmak. Uçaktan gördüğüm ve hayran kaldığım krater gölüne gelmeyi , suyuna ayaklarımı sokmayı hayal etmeye başladım bile.
Van Gölü, Nemrut volkanik dağının patlaması sonucu oluşmuş, her ne kadar göl desek de yöre halkı deniz diyor, zaten ben de gördüğüm andan bir kaç saat sonrasında gayri ihtiyari deniz demeye başlamıştım bile. Göl suyunun rengi yeşil, turkuaz, mavi sürekli bir değişkenlik içinde. Gölde dört tane ada var : Akdamar, Adır, Çarpanak ve Kuş adası. Bu adalardan sadece Akdamar Adasına düzenli tekne seferleri yapılmakta, diğerlerine ise özel seferlerle ulaşım mümkün. Adaların hepsinde de Ermenilerden kalma şapel, kilise, manastır kalıntıları var.
- Adır Adası; gölün kuzeyinde Doğubeyazıt yolu üzerinde. Adada 10.yy a kadar uzanan bir yaşam hikayesi var. Şapel, kilise, manastır kalıntıları görülebilir. Bahar aylarında ise martılar kuluçkaya yatmak için Adır Adasını tercih ediyormuş.
- Çarpanak Adası; 100 sene öncesine kadar yarımada iken göl suyunun yükselmesi ile adaya dönüşmüş, Van merkezden ve adanın bağlı olduğu Çitören Köyünden tekne ile ulaşım mümkün ancak 2007 yılından itibaren ada üzerindeki tarihi dokunun bozulmaması nedeniyle ada turizme kapatılmış.
- Kuş Adası; Van Gölü üzerindeki en küçük ada, Akdamar Adası’nın batısında, üzerinde diğer adalarda olduğu gibi 1300-1700 ‘lü yıllardan kalma şapel, kilise kalıntıları mevcut, adaya sadece özel tekne ile ulaşım sağlanabiliyor.
Van Gölü ve çevresinde balıkçılık oldukça büyük önem taşıyor. Van gölünde ve göle dökülen derelerde yaşayan inci kefali dünyada sadece bu bölgede yetişmekte. Gölün sodalı tuzlu suyunda yetişen inci kefali oldukça leziz bir balık ve her sene mayıs ayından itibaren yumurtalarını bırakmak için gölden akarsulara doğru göç ederler, yumurtalarını bıraktıktan sonra da tekrar göle dönerler.
Akdamar Adası ve Kilisesi:
Van’a gelişimin temelinde Akdamar Kilisesini görmek vardı. Adaya ulaşmak için Van otogarından Gevaş – Akdamar minibüsleri ile yaklaşık 30 dakikada Akdamar iskelesine geldik, dolunca kalkan tekneler ile gün boyu adaya geçebiliyorsunuz. Tekne ücretine gidiş dönüş dahil ( 10 TL ). Şarkı türkülerle 20-25 dakikada Akdamar’a keyifli bir tekne yolculuğu ile vardık. Müze kartı olanlar ücretsiz, kartı olmayanlar ise 10 TL karşılığında adaya giriş yapabiliyor.
Adayı gezmeye seyir terasından başladım, mayıs başı itibarı ile ülkenin batısına bahar gelmiş hatta yaza ramak kalmış olsa da bu coğrafya bahara henüz giriyor, o nedenle de hemen karşısındaki Artos ( Çadır ) Dağlarının başı bembeyaz kar, tüm bu güzelliğin bir de gölün maviliğine yansıdığını gözünüzü kapatıp hayal edin… Seyir terasından kiliseye geçerken badem ağaçlardaki çiçeklerin bir kısmı meyveye dönüşmüş bir kısmı ise hala çiçek. Gördüklerim tam bir görsel show, insan nerenin fotoğrafını çekeceğini şaşırıyor. Akadamar Adası inanılmaz huzurlu bir yer…
Kilisesin etrafındaki mezar taşları bildiğimiz taşlardan daha büyük ve hepsinin üzerinde yazılar nakışlar dikkat çekici güzellikte işlenmiş. Kilisenin uzaktan görünen kubbeli ve mütevazi görüntüsü yaklaştıkça yerini heybetli ve detaylı harika bir taş işçiliğine bırakıyor. Ermenilerin taş işçiliğindeki ustalığını evvelden beri biliriz.
Akdamar Kilisesi, Vaspurakan Kralı I. Gakik tarafından M.S. 915-921 yıllarında Keşiş Mimar Manuel’e yaptırılmış. Ortaçağ Ermeni mimarisini yansıtan kilisenin yapılış amacı; Kudüs’ten İran’a kaçırıldıktan sonra 7. yüzyılda Van’a getirilen Hakiki Haç’ın bir parçasını muhafaza etmekmiş. Kubbede, dört yapraklı yonca biçimde haç planlanmış , duvarları kesme kırmızı tüş taşı, dış cephesine bitki ve hayvan figürleri kutsal kitaptan esinlenerek işlenmiş. Kilisenin şapeli 14.yy’da, çan kulesi 18.yy’da yapılmış.
Vaspurakan Krallığı 1021 ‘de yıkıldıktan sonra 1113 yılında manastır olan kilise, 1800 lü yılların sonunda ise Ermeni Patrikliği Merkezi olmuş. Ahtamara olan isim yıllar içinde Akdamar’a dönüşmüş.
Kilisenin iç duvarlarındaki freskler bir miktar zarar görmüş olsa da hala çok güzeller ve görülmeye değer.
1951 yılında dönemin hükümeti tarafından yıkım kararı alınmış olsa da Yaşar Kemal’in gazeteci kimliği ile başlatmış olduğu karşı kampanya ile yıkımdan kurtulan kilise 2005-2007 yılında yapılan restorasyon ile Ermenistan ile sıcak komşuluk ilişkilerinin başlamasına atfen yeniden ziyarete açılmış. Paskalya ve benzeri özel günlerde ayin yapılmakta.
Akdamar Kilisesi ‘nin Hikayesi: Kilisesin papazının Tamara isminde çok güzel bir kızı varmış ve karşı kıyıdaki kürt bir çobana aşık olmuş, çoban geceleri yüzerek adaya geçiyor ve bu şekilde görüşüyorlarmış, papaz durumu öğrenince kızını kiliseye kilitlemiş ve çobanı elindeki fenerle beklemiş, çoban ışığa doğru yüzdükçe papaz sürekli yer değiştirip çobanın kıyıya ulaşmasın engellemiş ve bir süre sonra çoban yorularak yenik düşmüş ve ” ahhh Tamaraaaa” diyerek suya gömülmüş.
Akdamar Adası Diğer Notlar:
- Adada bir tane kafeterya var, sıcak soğuk içecekler ve bisküvi tarzı yiyecekler satılıyor.
- Halk kendi piknik malzemelerini götürüp piknik yapabiliyor.
- Adaya Gevaş iskelesinden gidilebildiği gibi, Edremit tarafından özel tekne seferleri ile de ulaşım mevcut. Ayrıca Van merkezden tur firmaları da kahvaltılı-rehberli turlar düzenliyorlar.
- Nisan ayı ortasında adadaki bademler çiçek açıyor ve görsel açıdan güzel bir görüntü çıkıyor.
- Paskalyada ve özel dini günlerde adada ayin düzenleniyor.
- Adada ortalama iki saat zaman geçirebilirsiniz.
2 yorum
Güzel bir seyehat olmuş,anlatım ve fotoğraflar için teşekkürler…
ben teşekkür ederim sevgili Selman, yakında videosunu da tamamlayıp paylaşacağım, gerçekten güzel bir gezi oldu, darısı görmek isteyenlere 🙂