Filipinler’e uçak bileti alana kadar ülke hakkında bildiğim iki şey vardı. Birincisi Imelda’nın ayakkabı düşkünlüğü, ikincisi ise muhteşem göl ve plajların olduğu doğa harikası adaların varlığı… Ferdinand Marcos ve eşi Imelda Marcos ülkede siyasi değişim meydana gelince Hawaii’ye sürgüne gönderilmişler, yıllar sonra da fakir ülkenin ayakkabı düşkünü devrik first ladysi Bayan Marcos başkent Manila’ya dönerek 2700 çift ayakkabısını koleksiyon şeklinde müzede sergilemeye başlamış.
Kral Filip’in ülkesi Filipinler
Filipinler, 7000’den fazla adadan oluşan bir Asya ülkesi. Başkent Manila ise adaların en büyüğü olan Luzon’un güneyinde bulunuyor. 102 milyon nüfusu olan Filipinler’de halkın % 80’i katolik, %6 sı ise müslüman. Resmi dili Filipince olmasına rağmen 7den 70e herkes İngilizce konuşuyor. O nedenle seyahat boyunca dil sorunu pek yaşanmıyor. Filipinler ülkesinin ismi ” Filipin ülkesi” manasında olup İspanya 2.Kralı Filip’den alınmış…
İspanya, denizcilik ve donanmasını uzak ülkeleri keşfe ve kendine sömürge olarak bağlamak için kendince başarılı kullanmış. Kendince diyorum çünkü bugün dönüp baktığımızda gittiği neredeyse tüm toprakları sonuna kadar sömürmüş ve yerel halkı önce pasifize sonra ise köle etmiş. Filipinler de bunlardan biri. Adanın tarihine baktığımızda 1300 lü yıllarda ilk defa Arap Müslümanlar ada topraklarını ziyaret ederek İslamiyeti tanıtmışlar ve ilk cami 1380 yılında yapılmış, Müslümanlar 1475 yılında ise Luzon bölgesine hakim olmayı başarmışlar. Adada Müslümanlar, İspanyollar ve Amerikalılar tabir yerinde ise egemen olmuşlar. Hatta Amerikalılar İspanyollardan 20 milyon dolara Filipinleri satın almışlar… İngilizcenin ülkedeki ikinci dili olmasının kaynağında da bu yatıyor. Nihayetinde ise 1946 yılında ülkede cumhuriyet ilan edilmiş olsa da uzun yıllar ülkede Ferdinand Marcos ‘un dikta yönetimi hüküm sürmüş, şimdilerde ise seçilmiş kadın devlet başkanı görev yapmakta.
Amerikalıların Filipinlere konuşlanmış olması 2.Dünya Savaşında Japonların bombardımanlarına maruz kalmasına neden olmuş ve Manila Japon uçaklarından düşen bombalarla yerle bir olmuş, 100.000 insan ölmüş. Bu bombardımandan sonra Amerika da Japonya’ya atom bombası ile karşılık vermiş. Savaşın ne kadar anlamsız olduğunu Manila’yı gezerken bir kez daha gördüm. Dünyamızı uzaydan gelenler değil, dünyadaki büyük güçler ele geçirmeye çalışıyorlar, güçler savaşı bu…
Ama barış her zaman olduğu gibi burada da kazanmış, Japonlar Filipinlilerden özür dilemişler ve barış antlaşması imzalamışlar. Sonra da Manila’daki en güzel en büyük parkları barış adına Japonlar yapmışlar. 2.Dünya Savaşının 100. yılında açılmak üzere savaşta ölenlerin ansına yapılan mezar da Manila’nın merkezinde. Yeni savaşların olmaması dileği ile…
Manila 24 saat yaşayan bir şehir
Manila, 12 milyon nüfusu ile çok kalabalık bir şehir. Günün 24 saati yeme-içme ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz, bu durum şehrin ne kadar hareketli olduğunun göstergesi aslında. Filipinler’de o kadar güzel adalar var ki, turistlerin önceliği elbette Boracay, Coron, Palawan, Cebu gibi bu adalar gitmek. Manila ise bu noktada bir aktarma görevi görüyor. Okuduğum her yazıda Manila için kalmaya gerek yok, direk adalara uçun deniliyordu aslında haksız da sayılmazlarmış ama gelmişken bu şehri de görelim dedim ve bir günümü Manila’ya ayırdım.
Manila sokaklarından pek haz almadığımı, kendimi güvende hissetmediğimi itiraf etmeliyim. Havası kirli, sokakları kirli bir şehir. Sokakta yaşayan önemli bir nüfus var, bir çok şehir gördüm ama bu kadar sokaklara evini kuran bir kesim görmedim. Ayrıca marketinden, restoranına, barlardan otellere her işletmenin minimum bir güvenlik personeli bulundurması gerekliliği de ( mekana göre değişiyor bu sayı ) güven konusundaki hislerimi desteleyici türden.
Bir günde Manila’da neler yapılır?
1- Bisiklet tur ile old town gezisi
2- San Agustin Müzesi
3- Küllerinden yeniden doğan Manila Katedrali
4- Fort Santiago
Filipinler’deki en eski İspanyol kalesi olan Fort Santiago, Manila Körfezi’e dökülen Pasig Nehri ağzının yakınında 1571 yılında inşa edilmiştir.İçindeki yapılarda savaş yıllarından kalma bombardımanın izleri duruyor hala… Kalenin en ucundan ise Manila’nın arka mahalleri ile yüksek binaların yanyana duruşu tezat ama burası Asya…
5-Casa Manila’da küçük bir mola
Turistik bir mekan olsa da Casa Manila’da mola vermek, birşey içmek oldukça keyifli. Eski bir Filipin evi olmakla beraber insan kendini Asya’da hissetmiyor. Latin rüzagarları esiyor Old Town bölgesinde.Casa Manila konaklama için bir alternatif. Ayrıca akşamları Filipinler yerel müzik ve danslarının yapıldığı restorant, giriş katındaki avluda ise küçük bir cafe bar hizmet veriyor. Avlunun sokak çıkışındaki küçük dükkanlarda el yapımı ahşap hediyelik eşyalar satılıyor.
6-İkinci Dünya Savaşında ölenler için saygı duruşu
Casa Manila’nın arka kapısından çıkınca karşımızda duran büyük mermer lahiti merak etmiştim ki bisiklet sürücüsü rehberimiz büyük bir heyecanla anlatmaya başladı… Savaşta Japonların bombardımanı ile ölenler için yapılmış toplu bir mezar. Savaşın 100. yılında açılacak.
7- Rizal Park Asya’nın en büyük kent parkı
Filipinlerin ulusal kahramanlarının öldürüldüğü ve adının verildiği Rizal Park – Manila’nın kalbinde yer alıyor. Asya’nın en büyük kent parkı olduğu yazıyor her yerde, doğru olabilir çünkü gerçekten çok büyük. Bahçeler, plazalar, çeşmeler, stadyum, açık hava konser salonu, hafif ve sesti bir tiyatro, restoranlar, yiyecek büfeleri ve bol miktarda oyun alanı bulunuyor. Japonların barış adına yaptıkları bahçenin varlığını da iletmeliyim, Japonlar savaşta bıraktıkları acıların izini ellerinden geldiğince gidermeye çalışmışlar. Akşamları yapacak bir program bulamazsanız Rizal Park’a kaçın, kesin bir konser ya da etkinliğe denk gelirsiniz.
Rizal Park’ın deniz tarafında ise Ocean Park yer alır. Sualtı dünyası ilginizi çekiyorsa Manila’da keyifli bir kaç saat geçirebilirsiniz. Her aktiviteye göre değişken bir giriş ücreti uygulanmakta.
8- Dünyanın süper starları Manila’da mı toplanmış?
Akşam yemeği için müzikli bir yerler mi bakarken tam da otelimizin arka sokağında yürüyoruz, derken dışarıdan salaş görünen ama içini de merak ettiğimiz Cowboy Bar’a girdik. Giriş o giriş 🙂 İki harika akşam geçirdik diyebilirim. Sahne performansı harika bir mekan. Her gece 4-5 müzik grubu çıkıyor, playback filan mı diye düşünüyor insan ama gerçekten canlı performans… Yeme içme fiyatları böyle bir yer için oldukça düşük, örneğin dört kişiye alkol dahil tüm gece için ödediğimiz ücret 35-40 dolar. Müzik gruplarının enerjisine, danslarına, showlarına hayran kaldım. İkimci gecemizde başka yerlere gittiğimiz halde gece yine dönüp Cowboy Bara girdik 🙂
9- Deniz mahsulü yemek en doğru tercih
Adada olmanın en güzel yanı sanırım deniz mahsullerinin çeşitliliği ve bolluğu. Bulunduğunuz yere yakın muhakkak bir Seafood Market vardır, istediğinizi balık ya da deniz tarağı, kalamar, somon,istakoz, karides gibi deniz ürünlerini satın alın, sonra da çevresindeki pişirici restoranlara pişirtin. Dampa Seafood market bunlardan sadece biri. Akşamları erken kapandığından bu mekanlar öğle yemeği için tercih edilmeli.
10- Masaj masaj masaj
Otele yorgun ayaklarla dönüp kendimi yatağın üzerine bıraktığımda hemen resepsiyonu arayıp masaj istediğimi söyledim. Yarım saat sürmeden odaya gelen terapist, günün yorgunluğunu aldı. Süresini ve terapist sayısını siz seçiyorsunuz, fiyatı ise gerçekten ucuz. Saati 10 dolar. Odanıza geliyor olması da cabası…
Gezinin diğer notları ve öneriler;
- Manila ‘nın adı ” Altın Topraklar” manasında imiş. Cennet adaları düşününce bu ifade kiyafetsiz kalıyor, ama Malina için açıkçası niye Altın demişler çözebilmiş değilim 🙂
- Alışveriş seviyorsanız Manila’da dünyanın 3.büyük alışveriş merkezi olan SM Mall of Asia’ya gidebilirsiniz. 407.000 m2 lik devasa bir alan, bir ucundan bir ucuna uzunluğu neredeyse 1 km.
- Manila’da nerede kalmalı diye bayağı araştırmıştım, bizim kaldığımız otel Old Town bölgesine yakındı. Manila Ermita( old town ) , Makati ( yeni şehir) bölgesi. Bu iki bölge birbirine komşu. Yeni şehir de olsa eski şehir de olsa sokaklarının çok iç açıcı olduğunu söylemek zor, gerek çöpler ve kokuları gerekse insanın kendini güvende olduğunu hissetmek açısından çok farklı sayılmazlar.
- Para bozdurmak için neredeyse her sokakta demir parmaklıklı küçücük change ofisler var, ben başlangıçta burada da para bozulur mu, acaba güvenli midir diye çekinsem de bozduruluyormuş 🙂 pazarlık dahi yapıp kuru bir iki puan lehinize dönüştürebilirsiniz. Herhangi bir komisyon uygulanmıyor, ancak iki günde kurun 45 den 50 ye çıktığını gördüm. Filipinler’e giderken yanınızda USD götürebilirsiniz. 1 USD yaklaşık 50 Php (peso)
- Filipinler Asya’nın gece hayatı açısından namı olan bir ülke. Hatta sırf buna özel şehir dahi inşa edilmiş. Pattaya’ya rakip Angeles City. Amerikan askerleri için kurulan şehrin hava limanından yaşam alanına, gece hayatı mekanlarından alışveriş merkezlerine kadar… 500e yakın clup ve işletme sırf bu alana çalışıyor. Ülkenin ekonomisine katkısını siz düşünün.
- Manila Belediye Binası, üstten bakıldığında üzerinde bir haç olan bir tabut şeklinde imiş, google bakarak gördüm ben de.
- Manila Körfezi boyunca uzanan sahil yolu Roxas Bulvarı. Rizal Park tan başlayan bulvar SM Mall of Asia ya kadar uzanıyor, yaklaşık 5-6 km.lik sahil yolunda oteller, restoranlar, hayvanat bahçesi, alışveriş merkezleri, eğlence parkları yer alıyor. Amerikan Konsolosluğu da Rizal Park’ın hemen bitişiğinde.
- Manila’da vaktiniz varsa bir gününüzü volkanik bir tura ayırın. Ülke volkanları ile ünlü, Tagaytay turuna günübirlik katılarak denizden 700 mt yükseklikteki Taal volkanını izleyebilirsiniz.
- Manila’nın güneyinde Tagaytay bölgesinde tropikal meyve bahçelerini ve ananas tarlalarını görmeye gidebilirsiniz.
NOT: Son bir kaç aydır Filipinler’in güneyinde müslüman nüfusun yoğun olduğu Marawi şehrinde DAEŞ in kontrolüne geçen mahalleler olduğunu ve ülkenin kolluk güçleri ile bir çatışma olduğunu okuyorum. Seyahat planlaması yaparken lütfen dikkatli olun…