Petra: Kayıp , gizemli, pembe şehir…

Pembe antik şehir Petra, sadece Ürdün’ün değil dünyanın yedi harikasından biri.  İnsanoğlu yüzyıllarca Petra’nın varlığından habersiz kalmış, o nedenle gizemli şehir – kayıp şehir gibi isimlerle de anılıyor …

Petra antik kenti ;1985 de UNESCO Dünya Kültürel Mirası listesine dahil edilmiş, 07.07.07 tarihinde ise Dünyanın Yeni 7 Harikası’ ndan biri olarak seçilmiş, tarih de bir harika 🙂

Petra, 1812 yılında  maceraperest İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından tekrar bulunmuş ve İndiana Jones filmi ile de günümüz insanınca tanınmış dünyanın mistik antik şehirlerinden biri. Petra antik kentinin tarihi M.Ö. 400 lere kadar gitmekte. Nebatilere yaklaşık 500 sene başkentlik yaptıktan sonra Roma İmparatorluğuna geçmiş, M.S. 400 yıllarında yaşanan deprem  ve sonrasında yaşanan ekonomik krizle bu şehir unutulan bir antik kente dönüşmüş ta ki gezgin Burckhardt yeniden keşfedene kadar.

 

Petra, Lüt Gölü ile Akabe Körfezi arasında, sabah Lüt gölünden yola çıktıktan sonra bir kaç noktada verdiğimiz molalar yüzünden Petra’ya ancak öğleden sonra varabildik, hava gayet güzel ve kasım ayında tişörtle gezebiliyoruz.  Antik şehre adım atar atmaz  at arabası, eşek gibi ulaşım için alternatifleri önünüze çıkıyor, kentin girişinden bayağı bir yürüme yolu olduğunu böylece  anlıyoruz.

Turistlerin bir kısmı at üzerinde, bir kısmı at arabası ile yürüme yolunu geçmeyi planlarken ben yürümeyi , görerek gezmeyi tercih ediyorum.  İlk etapta açık arazide parke taşlarından  antik kalıntıları, kayaya oyulmuş evleri, tiyatro vb. yapıları gördükten sonra  meşhur Petra’nın pembe kayalıklarına geliyoruz, artık bundan sonrası yani ikinci etap The Siq denilen doğal bir geçit.

Yaklaşık 1200 mt uzunluğunda olan geçit, bazen tek atlı arabanın zor geçeceği kadar daralıyor bazen de 8-10 mt kadar genişliyor, duvarların yüksekliği ise 80 metreye kadar çıkıyor.  Yürümesi inanılmaz keyifli,  her yer pembe pembe kayalık. Bu güzergahta yine kayalara oyulmuş ve bugüne kadar ulaşmış su yolları da bize eşlik ediyor. Bir çeşme başında soluklanıyoruz, insanların yürüyüşlerini ne kadar mutlu ve heyecanlı yaptıkları yüzlerinden belli oluyor.

Geçidin sonu sanki büyük bir avluya açılmış gibi, işte El-Hazne tüm ihtişamı ile karşımızda duruyor… Kayalıklara tek parça şeklinde oyularak yapılmış olan bu muhteşem yapı Nebatilerce hazine binası olarak yapılmış ve kullanılmış. 43 mt yüksekliğinde, 30 mt genişliğinde tek bir parça kaya üzerinde inanılmaz bir emek ve işçilikle kazınarak yapılmış olan hazine binasının altında büyük bir gömü ve kral mezarları  bulunmuş. El-Hazne’ nin içini gezmek serbest değil, sadece girişinde  belli bir yere kadar izin veriliyor.

Petra antik şehri sadece buradan ibaret değil elbette, 3000 kişilik Roman tiyatrosu, sunaklar, kayalara oyulmuş Kapadokya’daki mağaralara benzer mağaralar ve evler de var… Ayrıca yine antik şehir içinde bir de müze yer alıyor.

Petra’ya nasıl gidilir?

Türkiye’den Ürdün’ün  Amman şehrine uçak seferleri düzenli yapılıyor. Petra, Amman’a ortalama 250 km mesafede, sonrasında ise otobüsle güneye Lüt Gölüne doğru inebilirsiniz ya da lokal bir tura katılarak Lüt Gölü, Petra, Wadi Rum bölgesini kolaylıkla gezebilirsiniz.

Petra gezisi için tavsiyelerim;

* Petra’yı tam anlamıyla görebilmek için bir tam gününüzü bu bölgeye ayırınız. Çevresindeki antik şehir kalıntıları gezilir durumda…

* Haftanın belli günlerinde akşamları ışıklı müzikli Show yapılmakta, seyahat planınızı bu etkinliğe göre yaparsanız Petra’ nın gece güzelliğini de görebilirsiniz.